Geçmiş asrın ilk çeyreğinde siyasî olarak tarih sahnesinden çekilen Osmanlı Devleti, altı asrı mütecaviz (aşkın) bir ömür yaşamakla tarihimizde ayrı bir ehemmiyete sahiptir. Bundan çok daha mühim olanı ise; selefi Selçuklulardan devralmış olduğu yüksek İslam medeniyetini, din, dil, tarih ve medeniyet telakkisini, çok daha müferreh noktalara taşımasıdır desek yanlış olmaz. Şu takdirde yakınıyla ve uzağıyla mazinin; yine yakını ve uzağıyla istikbâlin idraki ve inşasında Osmanlı kimliği, bugün Türkiye´nin ve Türk gençliğinin adeta ?´her şeyi´´ mesabesindedir.
Zira insanoğlu ve onun elinden ortaya çıkan dil, devlet ve medeniyet, bir oldu bitti meselesi değildir. Dünün, bugünün ve yarının en ince ayrıntısıyla tetkik (araştırma) edilmesi ve bu verilerin, mensubu bulunulan topluma aşılanması ile mümkün olmaktadır.
Medeniyet, aslında bir devlete mahsus değildir. Bugün bu yanlış kullanılmaktadır. Medeniyet; aynı din, dil, milli özellik ve meselelere sahip bulunan devletlerin, uzun asırlar ve ve ciddi emekler sonunda ortaya koyabildikleri bir mefhumdur. Yalnız kültür mefhumu, devletlere inhisar edilebilir. Binaenaleyh Karahanlı, Gazneli, Selçuklu ve nihayet Osmanlı kültürleri bir manada İslam / Türk ve İslam medeniyetinin temel yapı taşlarıdır. Osmanlı, bu zikredilen kültür mefhumları içerisinde bugün evet ittifakla sabittir ki en zirvesini ortaya koymayı başarmıştır. Bunun bir çok amilleri bulunmaktadır. Her şeyden evvel Osmanlının bu sıralamada kronoloji bakımından sonda olması ve o zamana kadar gelen kültürel değerlerini hakkiyle kendi potasında eritebilmesi geliyor. Aynı zamanda uzun asırlar Türklerin ince hayat görüşü ve medeniyet algısı ile yoğrulması bu işin en büyük sâiklerindendir. (sebeplerindendir)
Medeniyetin inşasında insan temelli tekamül ve yükselim, medeniyet algısının sınırlarını çiziyor. Aslına bakarsanız bu mevzu ayrı bir şekilde incelenmeye tabii tutulmalıdır. Fakat Osmanlı Neyimiz Olur ? sualinin cevabı da medeniyet ve kültürel iletişim olgu ve kaynaklarından ayrı olarak düşünülemez. Evet Osmanlı Osmanlı dediğimiz kimi zaman karaladığımız, kimi zaman da mesnetsizce hakkında yazıp çizdiğimiz ve adeta bugün bir çok kimlik tarafından siyasî düşünce yapısının temelini oluşturan olgu, bizim bir tarihimizdir her şeyden evvel. Bakınız insan hafızasını yitirse ne hale gelir ?
Bunun empatisini dahi yapmak zihinlerimize korku salarken, koca bir millet olarak tarihsiz yaşamak, tarihten ayrı düşünmek hangi facialara sebep olacaktır acaba ? Osmanlı bugün bizim yani 2017´nin Türkiye vatandaşları ve Türk hüviyetli insanları olarak neyimiz olur ? Temel problematiğimiz aslında budur. Kronolojik olarak zamanımıza en yakın olması ve dediğimiz gibi medeniyetimizin inşasında patrimonyal bir tutum sergilemesi, Osmanlı kimliğinin izlerini belli etmektedir.
Siyaseti, edebiyatı, dil politikası, dini hassasiyeti, şiiri, sanatı, köyü, kenti, ilmi, uleması, devlet adamı, sarayı, yemeği ve daha sayamadığımız bir çok ama bir çok şeyi ile Osmanlı Devleti, bizim bir hafızamızdır. Ve bu hafıza mücmel (özetli) bir medeniyet olarak kendini aksettiriyor. Zira daha evvel de beyan ettiğimiz gibi Osmanlı, kendinden evvel gelen Türk medeniyetini alıp çok uzaklara ve tepe noktalara taşıyabilmiştir.
Ve hafıza insan için neyse; tarih ve tarihimizin incisi olan Osmanlı da bugün için budur. Osmanlı, hafızamız gibi her şeyimiz oluyor demekle son noktayı koyalım.
Muhammed Yaka
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Tarih Bölümü, Yüksek Lisans