Ne Garip Bir Zamanda Yaşıyoruz!
Ahirzaman tabir edilen bir zaman diliminde yaşa-dığımız, görünen, bilinen ve yaşanan bir çok hadise ile sabittir. Ak ile kara, beyaz ile siyah, aydınlık ile karanlık ve iyi ile kötü sanki yer değiştirmiş ve aynen de öyle algılanıyor.
Bir kısım kiselerde var ki, dinde hassas lakin muhakeme-i akliyede noksan tavırlar sergiliyor. Büyük günahları, aldırış etmeden işleyen ve buna hiç de ehemmiyet vermeyen birisi, içki satılan bir marketten ekmek almaya gelince, 'yok alınmaz' fetvasını verebiliyor.
Diğer yandan ise, kanını içen, canına ve malına kast eden birisine siyasi tarafgirlik yüzünden des-tek olmaya ve bindiği dalı kesmeye devam ediyor.
Yani öyle bir hale geldik ki, tarafgirlik yüzünden meleği şeytan, şeytanı melek olarak görmeye başladık desek yeridir. Yani kendi tarafındaki şeytan gibi adamlara melek, karşı taraftaki melek gibi adamlara şeytan diyecek bir hale geldik. Bu hal insanı dehşetli bir duruma düşürdüğü gibi, adeta her kötülüğü işleyecek bir duruma da getiriyor.
Hatta çok yakından tanıdığım bazı eş, dost ve ar-kadaşlarınızın bu hastalığın pençesine yakalan-ması, bizi derinden etkileyip üzüyor. Öyle bir ta-rafgirlik hastalığına yakalanmış ki, hakkı batıl, ba-tılı ise hak görmeye başlamış ve ebedi hayatını da tehlikeye atmış; ama farkında bile değil. Adeta tarafgirlik yüzünden, işi inada bindirip Hz. Musa'yı haksız görüp ve Firavun'a da taraftar olup destekliyor ve Firavun'un tarafına geçip Fira-vun'un haklı olduğunu söylüyor.
Tarafgirlik, inat, kıskançlık ve haset yüzünden ak-lını yitirmiş ve muvazenesini şaşırmış öyle tanı-dıklarım var ki, akli melekelerini yitirdikleri ve manevi bir sarhoş oldukları için, üzülerek ayılma şanslarının giderek azaldığını görmekte bizi üzü-yor.
Böyle dehşetli bir zamanda yaratıcıya sığınmak-tan başka elimizden de birşey gelmiyor.
