Yusuf Polat


Değerli Dostlar...

Yaklaşık 1,5 yıldır bazı özel sebepler nedeniyle siyaset ortamından kendi isteğimle uzak kaldım.


Değerli Dostlar,
Yaklaşık 1,5 yıldır bazı özel sebepler nedeniyle siyaset ortamından kendi isteğimle uzak kaldım. Siyaset maalesef bizim gibi ülkelerde objektif ve rasyonel temellerle değil, çoğunlukla subjektif ve duygu temelli yön bulmaktadır. Bu durum özellikle üyesi bulunduğum CUMHURİYET HALK PARTİSİ’nde ve hele hele son bir yıldır en tepe noktasında cereyan etmektedir.

Tabi bunun sebepleri de var; Melih Gökçekleri, Kadir Topbaşları es geçen iktidar ve bürokrasisi, CHP’ nin yükselişi ve özellikle Yerel Seçimlerdeki muazzam başarısı ile CHP’li belediyeleri ve yöneticilerini; yargısıyla, müfettişleriyle deyim yerindeyse abluka altına almış, kafasını kaldırana balyozuyla vurmuştur.

Ben bunları söylerken hırsızlığa göz yumulsun demiyorum. Hırsızlığa meşru alan arayışında da bulunmuyorum. Ama çifte standartı, bu millet görüyor, vicdan terazisinde tartıyor.

Siyaset ikliminde Partinin tabandaki geniş kitleleri ve üyeleri hatta üye olmayan vatandaşlarımız duygusal tepki gösterebilirler. Bu kabul edilebilir.

Ancak Parti Üst Yönetimi, sade bir üye gibi refleks gösteremez. Basiretli bir devlet adamı gibi davranmak zorundadır. Yarın iktidar olduğunda elinde bulacağı Devlet bürokrasisini bugün yaptığı uygulamalarla hedef göstermemelidir, tümden reddetmemelidir. Bunu yaparsan Devlet ve bürokrasi sana Devlet adamlığı yapma fırsatı vermez.

CHP lideri, temelini CHP’ nin attığı devletin adamı gibi davranmak zorundadır.
Delillerle, belgelerle konuşmak zorundadır. İçtihatla değerlendirmek zorundadır. Alanen yapılan yolsuzluğu sahiplenmek zorunda değildir. İhtiyatlı davranmak zorundadır. Kurunun yanında yakılmaya çalışılan yaşları kurtarmak zorundadır. Ve diğer cenahtaki hem kuruların hem de tuzu kuruların ateşe atımını sağlamayı başarmak zorundadır.

Kemal Kılıçdaroğlu’ nun da elbet eksikleri vardı. Ama Kemal Kılıçdaroğlu, devlet adamı gibi davranıyordu. Uzlaşıyla, istişareyle kararlar alıyordu.

Üzülerek şahit olduk maalesef;
CHP’nin yine yereldeki iddialar gibi yine benzer iddialarla Kurultayda görev alan yeni yönetimi, her başı sıkıştığında, hukukla her karşı karşıya kaldığında kendi eteğindeki dökmesi gereken  taşları, Kemal beyin kafasına attı. Canı yansa da ah! demedi. O Sessiz kaldıkça daha büyük taşları attılar.

Partinin her kademesinde Kemal KILIÇDAROĞLU düşmanlığı yarattılar. 17-18 yaşındaki genç Partili çocuklara kindarlık aşıladılar.

Devleti yönetmek istiyorsan, bunun ilk kapısı CHP, dir. CHP yi yönetemezsen, Devleti yönetemezsin. “Game Over” olur.

CHP Pragmatik bir Parti değildir. İdeolojik bir formasyonu vardır. Elbette bu ideolojik formasyonu, katı ve kapalı bir anlayışla da hareket etmez. Toplumun genel kesiminin iradesini alabilmek için suyun başına kadar da gidebilir ama nehrin denize döküleceği yer bellidir. CHP fayda, rant, makam, şan, şöhret ve bilhassa “kazanç kapısı” değildir.

Bizler servetini yada ne bileyim pazar parasını siyasete harcayan büyüklerimizin siyaset hikayeleriyle büyüdük.

Servet edinenlerin hikayesinin duyulacağı Parti CHP değildir. O Parti zaten 25 yıldır iktidarda ve biz o duyduğumuz hikayelerden yorulduk, kurtulmak istiyoruz.

Çoğunlukla yaşanılan travmalar, sonrasında olacak hayırlara fırsat yaratır.

Yaşadığımız en son hadise CHP İstanbul İl Başkanlığı ile ilgili hadisedir. Orada da doğrular ve yanlışlar birbirine karışmıştır.

Elbette seçilmiş bir yönetim seçilmiş bir başkan seçimle görevi iade etmelidir. Demokrasi geleneği bunu gerektirir.
Ancak ortada maddi sebepleriyle gerekçelendirilmiş bir mahkeme kararı var. Şayet maddi gerekçeler çürütülebilirse karar tartışmaya açık hale gelir ve kamuoyu baskısıyla üstesinden gelinebilir. Bunu yapabilmek için ise Hukuk’a bağlı tavır ve eylemler içinde olmak gerekir. Bu durumda da Gürsel Tekin’e Başkanlığı devredip hak mücadelesine hep birlikte hazırlanılmalıdır.

Yok eğer maddi delilleri çürütemiyoruz ve makamı da bırakmıyoruz derseniz, bu durumda da bu eylemselliği tüm siyasi kurum ve kurullarıyla yapmanız gerekir. Örneğin tüm milletvekilleri, milletvekilliğinden istifa ederek, ülke siyasi iklimini çok farklı bir noktaya getirebilir.

Üçüncü bir yol daha var ki, bu da benim temennim;

Özgür Özel’in Parti içi barışı sağlayacak adımlar atması yönündedir.
Cumhuriyet Halk Partisi, kişileri iktidara taşımak için değil fikirleri iktidara taşımak için vardır. Bunu yapabilmek için Parti tüm bileşenleriyle bir araya gelip, özeleştiri mekanizmasını da aktif hale getirerek, saygı sevgi içerisinde ortak akılla hareket etmelidir.

Hatalar inatlaşmak için değil, ders çıkarmak için vardır. Siyasi kibirden ve çiğlikten uzaklaşarak önce kendini sonra diğerlerini eleştirirsen, önce sen değişirsin sonra diğerleri değişir.  Siyaseten olgunlaşma evresine geçersin. 
Bunun için fevkalade bir fırsat vardır.

Pazartesi günü İstanbul İl Başkanlığı binası bunun sembol yapısı olabilir..

Saygılarımla..