Ahmet Doğan SMMM Bağımsız Denetçi


GÜL DÜŞÜNÜR GÜLİSTAN OLURSUN

İSMMMO blog yayın hayatına başladı diye bir mesaj alınca üyesi olduğum İSMMMO için benimde bir yazı yazma yükümlülüğüm olduğunu düşündüm, peki ne yazmalıydım.


GÜL DÜŞÜNÜR GÜLİSTAN OLURSUN

İSMMMO blog yayın hayatına başladı diye bir mesaj alınca üyesi olduğum İSMMMO için benimde bir yazı yazma yükümlülüğüm olduğunu düşündüm, peki ne yazmalıydım.

Pandemi, savaş, terör, enflasyon, ekonomik kriz, kadın cinayetleri, çocuk istismarları, adaletsizlikler, hayvan haklarına tecavüzler, hava kirliği, orman yangınları derken baktım iyice psikolojimiz bozulmuş.

Bunlardan uzaklaşmak için olumlu düşünmeliyim derken Mevlana Hz. “Gül düşünür gülistan olursun” sözü aklıma geldi.

Evet burası cennet değil di, pollyanacılıkta oynayamazdım, yaşanan gerçekler ve olumsuzluklar fazla ama kendimi de tamamıyla olumsuz düşünce, kötülük gibi karanlık güçlerin eline bırakamazdım.

Asık suratlı insanlarla mı? Yoksa güler yüzlü insanlarla mı? Çalışmak hayatı paylaşmak isterim diye kendime sorduğumda,

Güler yüzlü bir dost görmek insanı ne kadar mutlu eder, enerjimizi artırır çalışmalarımız daha verimli olur.

Güzel düşünmenin iyilik yapmanın ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliriz, fakat bunları bilmek de yetmiyor, uygulamaya gelince nedense başarımız azalıyor. Oysaki güzel düşünmeyi yaşamımız boyunca alışkanlık haline getirmeliyiz.

Düşündüklerimiz; inançlarımız değerlerimiz yaşam tarzımız haline gelirse çevremize hep iyilik yaparız.

İyilik yapan mı mutlu olur, iyilik yapılan mı?

İyiliklerin en kolayı ve güzeli ise gülümsemektir, gülümsemek için bulaşıcıdır derler. Günlük hayatın stresi içerisindeyken tebessüm etmeyi maalesef unutur olduk. Biriyle göz göze geldiğimizde gözlerimizi kaçırmak yerine tebessüm etsek, hem bize hem de etrafımıza çok iyi gelecek, kendi enerjimizi yükseltirken tebessüm ettiğimiz kişinin de gününü güzelleştiririz. Bir insana iyilik yapanın yaptığı iyiliğin sevinci denize atılmış taş gibi halka halka dalga dalga toplumun çoğunluğuna sirayet ederse işte insan o zaman mutlu olur.

İyilik yaptıkça kendini ve hayatı daha çok seversin, daha çok saygı duyarsın. İşte böyle başkasını mutlu ettikçe daha çok mutlu olursun, iyilik de önce yapanı mutlu eder, sonra iyiliğe nail olanı, sonrasında da bundan haberdar olanı mutlu eder, böylece halka büyüdükçe büyür.

“Hayat çatlak bardaktaki suya benzer, içsen de tükenir içmesen de. Bu yüzden hayattan tat almaya bak çünkü yaşasan da bitecek yaşamasan da” demiş Neyzen Tevfik. Öyle ise geçici bir hayat için insan olarak; Selam vermek, günaydın demek, teşekkür etmek, vefa göstermek, dua etmek, minnet, sevgi, saygı duymak, hastayı ziyaret etmek,  karşıdakinin zor gününde yanında olmak, kederini paylaşıp, yükünü hafifletmek, yakınını kaybedene sabır dilemek, kötülüğü engellemek,  arkadaşlık etmek, sevinçleri paylaşmak, güzel söz söylemek, ihtiyaç fazlasını paylaşmak, hayra vesile olmak, yaratılanı yaratanın hatırına sevmek, iyiliğe aracı olmak,  yaptığın yemekten komşuya yollamak ve iyiye dair ne varsa yapmak iyilik biçmek için iyilik ekmek borcumuzdur.

Ve bir şeyi asla unutmamalıyız, yaptığımız yardımın karşılığını asla ve asla yaptığımız kişiden beklememeliyiz. İyilik karşılıksız yapılmalı bu konuda Üstad Cemil Meriç son noktayı koymuştur. “İyilik eden mükâfat beklediği an tefecidir.”

İyilikle kalınız.